Film Müziği Nasıl Yapılır

Başından sonuna kadar tüm yapım sürecini temel hatlarıyla anlatacağım. Kaba hatlarıyla, kısa bir yazı olacak. Zira her aşamanın apayrı detayları var. Buradaki her bölüm için farklı bir kitap yazılabilir ve uzmanlaşmak bir ömür sürebilir. Okumak yerine video tercih edenler hemen aşağıya bakabilir. Tamamen aynı içerik ancak ben yine de belirteyim. Okursanız daha akılda kalıcı olacaktır.

Başlıkta film müziği dedim ancak bazı değişiklikler dışında TV, reklam veya oyun müzikleri de aynı aşamalardan geçerek yapılır.

Varsayımlar

Müzik için bilgisayar teknolojisini kullanmaya geçmeden önce, akor, gam, melodi, ritim gibi temel müzik teorisi bilgilerine hakimsiniz diye varsayıyorum. Şahsi gözlemime göre bir bilgisayar sahibi olup, 3-5 program indirdikten sonra hemen müzik yapabilirim diye düşünen pek çok genç arkadaş var. Film müziği yazmak/yapmak için hem müzik, hem teknoloji bilgisine sahip olmanız şart. Bilgisayarla aranız iyi olacak.

Teknoloji bilgisi derken kastettiğim, bir DAW sahibi olmanız, bunu nasıl kullanacağınızı bilmeniz ve sanal enstrümanlarla işi götürüp, bitmiş miksajlar yapabilmeniz. Burada üst düzey bir uzmanlık istenmemesine rağmen, bu yetkinliklere sahip olmanız şart. Tüm müzik teorisini bilmek mecbur değil ama alınan işi bitirebilecek kadar olmak lazım.

DAW derken, Cubase, Logic, ProTools, Studio One, Reaper gibi programlardan bahsediyoruz. GarageBand ile dahi başlayabilirsiniz. Hiç küçümsenecek program değildir.

Aşamaları sırasıyla beş başlıkta anlatıyorum.

  1. Proje. Yapacağınız ilk şey, yapımcı ve yönetmenin eserine göre uygun müzik türünü belirlemek. Aklınızda birkaç fikrin olması avantaj olur.
  2. Görüşme. İkinci aşamada yapımcı veya yönetmen sizden ne istiyorsa onu yapacaksınız. Bazen size tüm detayları açıklarlar, bazen ise ne istediklerini kendileri de bilmezler.
  3. Belirleme. Müziğin nerelerde kullanılacağı ve hangi amaca hizmet edeceği belirlenir. İmkan varsa yönetmenle birlikte oturup film izlenir ve bu şekilde notlar alınır ancak çoğu diğer durumda ayrı ayrı izleniyor. Sonunda uzunca bir cue listeniz oluşur. Cue, birleştiklerinde film müziğinin tamamını veya bir bölümünü oluşturan tekil parçaların her birine verilen isim.
  4. Skor yazma. DAW’ınızı ayarlama ve film dosyasını içine atma. Akabinde görüntü üzerine müzik yazmaya başlama.
  5. Sunma. Müziğinizi müşterinize gösterme ve bitiş.

PROJE

Buradaki anlatım, bestecinin ticari bir proje için tutulduğu varsayımı üzerine olacak. Eğer para almadan falan çalıştığınız bir projeyse zaten bir nevi ortak olmuş oluyorsunuz.

Filmin amacı nedir? İlk cevaplamanız gereken soru bu. Para kazanmak için yapılmış ticari bir film, bağımsız bir sanat filmi veya bütçesiz öğrenci filmi. Her biri size farklı bir yol çizer.

Filmin süresi ne kadar? Projeye ne kadar vakit ayıracağınız belirlemek adına bilmeniz ve hesaplamanız gereken bir değer.

Baskın tür hangisi? Aksiyon, korku, komedi, drama, gerilim, romantik vs.

Yapımcının yaklaşımı nedir? Sakin ve çağdaş, bildiğimiz Hollywood tarzı veya bağımsız sanat filmi. Kısaca size iş veren kişinin nereden geldiği, neler yaptığı, neleri sevdiği.

Besteci için projenin gelişim aşamasındaki teknik detayları bilmek de önemlidir. İlk olarak fikir üzerinde çalışılır, finans hesabı yapılır, kritik oyuncular ve set ekibi belirlenir. Sonrası pre-production yani çekim öncesi aşama. Burada da senaryo yazılır, çekim yerleri ayarlanır, gerekli kiralamalar yapılır, çekim takvimi çıkarılır. Sonraki aşama çekim, projenin kamera ile kayıt altına alındığı aşama. Devamında post-production, yani çekim sonrası filmi düzenleme, müzik ve ses ekleme. Son olarak dağıtım aşamasıyla filmi izleyicileriyle buluşturma.

Süreç esnasında karar değişikliklerinden dolayı projenin farklı versiyonları olabilir. Müzisyenin bilmesi gereken, son versiyonun hangisi olduğu ve işin ne zaman bitirilmesi gerektiğidir. Müzikler bittikten sonra dublajlar ve ses efektleriyle birlikte miksleneceği için miksaj tarihinden en az birkaç gün önce teslim etmek şart.

GÖRÜŞME

Filmin yönetmeniyle yapılacak müziğin yönünün ne olacağı konusunda bir brifing yapmanız gerekiyor. Burada çağdaş, hollywoodvari, hareketli, hızlı, ağır, ağlamaklı vb. gibi zayıf sıfatlarla da karşılaşabilirsiniz, son derece detaylı müzik terimleriyle konuşan yönetmenlerle de. Kimisi size kendi fikirleriyle gelir, kimi de önce sizin ne yaptığınızı görmek ister. Dolayısıyla her olaslığa karşı hazırlıklı olmalısınız.

Bizde bana pek denk gelmedi ama yurtdışında yönetmenler genellikle temp track, yani geçici müzik kullanıyorlar. Bunlar özgün olmayan ticari müzikler oluyor ve yönetmenler, akıllarında ne olduğunu anlatabilmek için filme bunları yerleştiriyorlar. Müzisyen de bu geçici müziklere benzer şeyler yapıyor ve final mikste müzikler değiştiriliyor. Bestecilerin çoğunun bu temp track’lerden nefret ettiklerini de eklemeden geçmeyeyim.

Bu aşamada yönetmenle iyice konuşup ne istediğini anlamak en önemli adım. Bu bakımdan iki tarafın da bildiği örnek şarkılar gösterip, şunun gibi veya brave heart’taki müzikler gibi diye spesifik tarifler ne kadar çok olursa o kadar iyi. Fakat ilerleyen zamanda yönetmen fikir değiştirip farklı şeyler de isteyebilir. Bu da doğaldır, olağandır. Yaptığınız önceki müzikler kullanılmaz ve çöpe gidebilir ama bu kötü bir şey değildir.

BELİRLEME

Filmi baştan sona izledikten sonra nerelerde müzik kullanılacağını, müziğin hangi saniyelerde başlayıp biteceğini belirlersiniz. Her müzik parçası bir cue’dur. (Bazı kelimeleri çevirmemek daha anlaşılır olduğu için ben hep cue diye yazacağım.)

Uzun metraj filmler genellikle hayali olarak ~20 dakikalık parçalara bölünürler. Örneğin, karakterin tanıtımı, gelişimi, zorlukla mücadele edişi ve mutlu son gibi. Bu eskiden kullanılan makaralardan dolayı böyle gelmiş ve halen devam eden bir alışkanlık. Böyle bir bölüm yoksa, sekans veya sahneye göre de bölümleme yapılabilir. Yani filmi bir şekilde parçalara ayırmanız gerekli. Sahneye göre ayırdığımızı varsayalım.

1M1 = Birinci sahnedeki birinci cue (müzik).

1M2 = Birinci sahnedeki ikinci cue.

1M3, 1M4, …

Anladınız siz onu. Filmler size gönderilirken yukardaki gibi kodlar görüntü üzerine gömülü olarak gelebilir. Yönetmen nerelere müzik istediğini bu şekilde anlatmıştır veya bu kodları kullanarak, en azından kaç müzik istediğini belirtir. Siz de yaptığınız müzikleri bu şekilde isimlendirirseniz hangisinin nerede kullanıldığı konusunda karışıklık yaşamazsınız. Film size bu şekilde gelmezse bile mümkün mertebe üzerinde timecode olan bir kopya isteyin. Çalışmanızı çok hızlandıracaktır. Timecode olmasa bile, çoğu DAW programıyla timecode penceresi açabildiğiniz için bu büyük bir sorun değil. Kodları gördüğünüz zaman, “adamın ejderhaya dönüşüp kadını yediği sahne” diye anlatmak yerine direkt olarak “1:03:07:22” yazdığınızda nereden bahsettiğiniz daha kolay anlaşılır.

Çok kısa cue’lar yazmaktan kaçının. Mesela en az 15 saniye olsun. 3 dakikadan daha uzun sürenler için ise sonradan onları kolaylıkla bölebileceğiniz yerleri hesaplayın. Müziğin nerede başlayacağını bilmek kolaydır ancak nerede bitireceğinizi bilmek zor kısım.

Müzik eklememek de bir müzik kullanımıdır. Müziği bitirmek de keza öyle. Diyaloğun vurgulanması gerekiyorsa, izleyiciye zamanın akışı hissettirilmek isteniyorsa veya sadece izleyiciyi aşırı müzikle yormamak hedeflenmişse müzik kullanmazsınız. Filmin gidişatına göre bu kararları verebilmek, kişiyi sanatçı yapar.

SKOR YAZMA

Öncelikle DAW programınızı hazırlayacaksınız. İlk olarak bilmeniz gereken şey, DAW’ın video dosyalarını açabiliyor olması. Daha önce bahsettiğim başlıca meşhur olanların hepsi bunu destekler ve bir video player’ları vardır. Eğer buna rağmen dosya açmada sıkıntı yaşıyorsanız muhtemelen codec problemiyle karşı karşıyasınızdır. Aksi halde DAW’ın destek forumlarından yardım almayı deneyin.

Eğer size gelen videoda timecode varsa DAW içindeki timecode ile kıyaslayın ve aynı olmasını sağlayın. Filme en baştan başlayarak müzik yapacaksanız bu o kadar önemli değil ama bir sahnenin ortasından başlamak gerekliyse faydasını göreceksiniz.

Şimdi hazırız ve müzik yazmaya başlıyoruz. Çoğu besteci filmi izlerken kafasında müzikleri duyar. Müzikler düşünerek yapılır. Bazen de enstrümanla deneme yaparken kazara uygun şeyler keşfedilir. Kimi zaman günler, kimi zaman haftalar sadece düşünerek harcanabilir. Tabii projenin büyüklüğüne ve bitirme süresine göre. Ancak önceki adımları başarıyla atmışsanız zaten ne tür müzikler yapacağınızı, hangi enstrümanları kullanacağınızı, yönetmenin neler istediğini biliyorsunuz demektir. Bu sayede stratejiniz ona göre şekillenir ve zaman kaybınız minimuma iner. DAW’ı ilk açtığınızda bomboş bir sayfanız olabilir ama ne yapacağınızı bildiğiniz için aslında o sayfa o kadar da boş değil.

Burada cevaplamanız gereken sorulardan bazıları şunlardır:

Eklediğim müzik bu sahneye ne katacak? Ne kazanmaya çalışıyorum? Sahnenin genel bir teması var mı? Yazdığım cue’yu hangi noktalardan parçalara ayırabilirim? Yazdığım müzik filmin tamamı düşünüldüğünde uyum sağlıyor mu?

Bu noktadan sonra direksiyon sizde. Tek başınasınız. Eğer elinizde bir proje yok ve çalışmak istiyorsanız, hazır birkaç filmi alıp, onlara yeni müzikler yapın. Bazı meşhur filmlerde müzik kullanılmayan sahneler vardır. Oturun onlar üstünde çalışın. Elde film olmaması bir mazeret değil, aksine bahanedir.

İşiniz bittiğinde çıktınızı alın. Elinizde bir stereo dosya olur.

SUNMA

Evet. Müziği bitirdiniz ve içinize sindi. Şimdi bunu müşterinize (veya işvereninize denebilir) gösterme vakti.

Eğer sizden sadece müzik istenmişse, eldeki tek stereo dosyası gönderebilirsiniz. Fakat genelde tüm sesleri bitmiş şekilde duymak istediklerinden, kabaca bir miks yapmanız gerekecektir. Kendi müziğinizin yanı sıra, elinizdeki video dosyasındaki sesleri de çıkarıp ayrı bir kanala koyun. Yine hemen her DAW bunu otomatik yapabiliyor.

Üstteki fotoğrafta gördüğünüz gibi otomasyon kullanarak ses seviyelerini ayarlayın. Böylece hem müzik hem diyaloglar rahatça duyulabilsin.

Bu şekilde yeni bir miks aldığınızda filmin son halini çıkarmış olabilirsiniz. Bazı DAW’lar video ile çıktı almanıza izin verir. Eğer onlardan birini kullanmıyorsanız video ile sesi birleştirmek için ayrı bir video düzenleme programına ihtiyacınız var. Önemli nokta şu ki, final dosyası, kapladığı alan bakımından aşırı derecede büyük olmasın. Değilse o dosyayı yine farklı bir yazılımla sıkıştırmanız veya dönüştürmeniz gerekecektir. Böyle bir şey yaparsanız, frame rate’i sakın değiştirmeyin. Orijinal dosyadaki değer korunsun. Bit rate’i ve çözünürlüğü değiştirebilirsiniz.

Dosyayı göndermeden önce kendiniz oturup izleyin. Mümkünse farklı bir bilgisayarda veya televizyonda. Bir sorun göremezseniz işlem bitmiştir.

Dosya paylaşım hizmeti veren sitelerden en yaygın olanı WeTransfer. Ona alternatif olarak Google Drive, Hightail veya Dropbox da kullanılabilir. Dosyanızın yanına dilerseniz aldığınız notları da yazarak ekleyebilirsiniz. Neyi ne amaçla yaptığınız, emin olmadığınız yerler vs. Sonrasında işin beğenilip beğenilmediğini duymak üzere bekleyeceksiniz.

Bu kadar. Yazının başında belirttiğim gibi, bu okuduklarınızın tüm sürecin yüzey bilgisi. İçine dalıp derinliklere ulaşmak isteyen de olabilir, korkup kaçan da. Dalmak isteyenlere şunu söyleyebilirim. Bu iş kısa yoldan para kazanma işi değil. Uzmanlaşmak yıllar sürecek ve hatrı sayılır bir gelir elde etmeniz de çok zor olacak. O yüzden başlamayı aklından geçirenler için söylüyorum, ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *